Ekran Bağımlılığı: Farkında Olmadan Büyüttüğümüz Sessiz Tehdit
Gelişen teknolojiyle birlikte çocukların ekranla tanışma yaşı her geçen gün düşüyor. Telefon, tablet, bilgisayar… Neredeyse bebeklikten itibaren bu cihazları kullanabiliyor olmaları kimi ailelere “zekâ belirtisi” gibi görünse de aslında durum hiç de övünülecek gibi değil.
Pandemi dönemiyle evden çalışma düzeninin yaygınlaşması, bakıcıların ve aile büyüklerinin çocukları oyalayabilmek için ekranı bir seçenek olarak görmesi, ekran bağımlılığının temel nedenlerinden bazıları. Üstelik ekranın beyin gelişimi üzerindeki zararlarını bilmeyen ya da bilse bile önemsemeyen hatırı sayılır bir kesim var. “Ne olacak izlesin, biz de izledik bir şey olmadı… Yemek yerken açmazsak yemiyor…” gibi ifadeler, problemin düşündüğümüzden çok daha yaygın olduğunun göstergesi.
“Çocuğunuzu hiç tanımadığınız biriyle saatlerce yalnız bırakır mısınız?
Muhtemelen “asla” dersiniz. Peki binlerce uyarıcı ve bilinmez içeriğin olduğu ekrana neden sorunsuzca teslim ediyoruz?
Alt mesajını bilmediğimiz, içerik kontrolünü yapmadığımız, çocuğun zihnine ne gönderdiğini kestiremediğimiz ekranları gün içinde saatlerce açıyoruz. Üstelik ekran tek taraflı bir iletişim aracı; çocuğun gelişimini karşılıklı etkileşimle zenginleştirme şansı yok.
Araştırmalar gösteriyor ki:
- Ekran başında geçirilen her bir saat, çocuklarda davranış bozukluğu riskini %7, karşı gelme davranışlarını %5 artırıyor.
- Sosyal medya kullanımına bağlı ekran maruziyeti ise davranım bozukluğu riskini çok daha fazla yükseltiyor.
- Yoğun ekran kullanımı, beynin hücre gelişimini yavaşlatıyor ve dikkat süresini düşürüyor.
- Fonda açık kalan TV’nin sesi bile (çocuk izlemezken bile!) beynin dikkat ve kontrol merkezi olan limbik sisteme zarar veriyor.
Ekran maruziyetine bağlı olarak iletişim güçlükleri, dürtüsellik, öfke ve şiddet eğilimi, konuşma gecikmeleri, uyku bozuklukları, hatta otizm benzeri davranışlar bile gözlenebiliyor. Ne yazık ki aileler çoğu zaman bu belirtileri “gelişimsel farklılık” olarak yorumlamıyor; kabul etmekte zorlanıyor. Oysa sorunu erken fark etmek, çözümü de kolaylaştırıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Pediatri Akademisi (AAP);
- 2 yaş altındaki çocukların hiçbir şekilde ekranla tanışmaması gerektiğini,
- 2 yaşından sonra ekran verilebileceğini ama sürenin kısa, içeriğin kaliteli ve yetişkin eşliğinde olması gerektiğini söylüyor.
Ekran maruziyeti arttığında;
- Davranış problemlerini artırıyor.
- Dikkat süresini kısaltıyor.
- Dil gelişimini yavaşlatıyor.
- Bağlanma ve iletişim becerilerini olumsuz etkiliyor.
- Uyku ve beslenme düzenini bozuyor.
Eğer çocukta bağımlılık oluşmuşsa, ekranı azar azar azaltmak çoğu zaman işe yaramıyor. Çünkü az kullanım bile beyinde aynı etkiyi devam ettiriyor. Bu nedenle net, kararlı ve tutarlı bir şekilde ekranın kaldırılması çok daha etkili. İlk günlerde hırçınlık, öfke gibi tepkiler olabilir; bu tamamen normaldir. Önemli olan, ebeveynin tutarlı kalabilmesidir.
Peki Çocukları Ekrandan Nasıl Uzak Tutabiliriz?
1. Önce aile bilinçlenmeli
Ebeveynler çocuğun ne izlediğini bilmeli, yaşına uygun içerikleri seçmeli ve ekran süresini mutlaka sınırlandırmalı.
2. Kaliteli zaman her şeydir
Sevgi, iletişim ve birlikte geçirilen kaliteli zaman, ekranı çocuğun gözünde otomatik olarak ikinci plana iter.
3. Kitap okumak muhteşem bir seçenek
Ailece kitap okumak sadece bir aktivite değil, aynı zamanda güçlü bir bağ kurma fırsatıdır. Akşamları çocuğa “Bugün ne yaptın?” yerine “Bugün neler hissettin?” diye sormak bile çocuğun duygusal gelişimine büyük katkı sağlar.
4. Doğayı çocuğun öğretmeni yapın
Dışarıda geçirilen zaman çocuğun yaratıcılığını, hayal gücünü ve enerjisini desteklediği için ekran ihtiyacını doğal olarak azaltır.
5. Akranlarıyla bir araya gelsin
Çocuklar için sosyal oyun, gelişimin olmazsa olmazıdır. Ne kadar çok akran etkileşimi, o kadar az ekran demektir.
Teknolojiyi Değil, Kullanımını Yönetelim
Ekranı hayatımızdan tamamen çıkarmak gerçekçi olmayabilir. Ancak zararlarını en aza indirmek için bilinçli kullanım, net sınırlar ve doğru ebeveyn tutumu şart. Teknolojiyi yok sayamayız. Ama bilinçli kullanım ve doğru sınırlar, çocuklarımızı korur. Sevgiyle...
Bu makale Merdivenköy Çilek Ağacı Anaokulu kurucusu Filiz Şahin tarafından hazırlanmıştır.