Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar
Atatürk'ün liderliğinde gerçekleşen Türkiye'deki eğitim ve kültür alanındaki inkılaplar, Türk toplumunu çağdaş bir medeniyet seviyesine yükseltmek amacıyla başlatılan geniş kapsamlı bir reform hareketinin temelini oluşturmuştur.
Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar
Milli Mücadele'nin başarılı bir şekilde sonuçlanmasının ardından, Türk toplumunu çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmayı hedefleyen Atatürk, bu amacı gerçekleştirmek için ülkede kapsamlı devrim hareketleri başlatmıştır. Bu hedefin sadece milli bir eğitim sistemi aracılığıyla gerçekleştirilebileceğine inanılmıştır. Milli eğitimin amacı, milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerini benimsemiş, milli birlik ve bütünlüğe önem veren nesillerin yetiştirilmesi olarak belirlenmiştir.
Bu dönemde, milli eğitimin aynı zamanda çağdaş ve laik özelliklere sahip olması için çaba gösterilmiştir. Gerçekleştirilen reformların temelinde ise Batılılaşma, yani modernleşme anlayışı bulunmaktadır. Bu sayede, milli ve laik bir eğitim politikası ile ulusal bir topluma geçiş sağlanmaya çalışılmıştır. Dönemin eğitim politikasının bir diğer önemli özelliği ise halka yönelik bir nitelik taşımasıdır. Bu özellik, özellikle ilk ve orta öğretimde belirgin olarak kendini göstermiş; eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve okulların ücretsiz ve her çocuğa açık hale getirilmesi düşüncesinde ortaya çıkmıştır. Temel hedef ve politikaları şu şekilde sıralayabiliriz:
- Milli ve Laik Eğitim Politikası: Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim politikası, milli bir perspektife dayalı, akıl ve bilim temelli, laik ve çağdaş niteliklere sahip bir politikayı benimsemiştir. Politikanın ana hedefi, cehaletin ortadan kaldırılmasıydı.
- Parasız ve Zorunlu Eğitim: Milli eğitim politikasında önemli bir ilke olarak, eğitimde fırsat eşitliği sağlanması amacıyla parasız eğitim ön plandaydı. Ayrıca, ilköğretim tüm ülke çocukları için zorunlu hale getirildi.
- Merkezileştirilmiş Eğitim Sistemi: Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim merkezileştirilerek, Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorumluluğuna verildi. Bu, milli eğitim politikasının devlet politikası haline getirilmesini sağladı.
- Mesleki Eğitim: Yeni devletin kısa sürede gelişip kalkınması için, öğretimde pratik hayatta işe yarar bilgilerin verilmesine vurgu yapıldı. Mesleki ve teknik eğitime ağırlık verilerek, ülkenin ihtiyaç duyduğu nitelikli kadroların yetişmesi hedeflendi.
- Kültür İnkılabı: Eğitim politikalarının kültür devrimi ile birleştirilmesi, Türk toplumunu muasır medeniyet seviyesine çıkarmayı amaçlayan bir vizyonun parçasıydı. Bu dönemde okullaşma oranının yüksekliği, eğitim konusundaki ileri görüşlülüğü ve önceliği vurgulamaktadır.
- Yeni Okul Binaları: Ekonomik zorluklara rağmen, 1923-1932 yılları arasında 2650 yeni okul binası yapılarak okulların sayısının artırılması sağlandı.
- Öğrencilerin Yetiştirilme Hedefi: Öğrencilerin "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller olarak yetiştirilmesi hedeflendi. Türk toplumunu cumhuriyet ilkelerine bağlı, kültürüne saygılı, bilimsel zihniyeti benimsemiş olarak yetiştirmek için çaba harcandı.
Bu hedefler doğrultusunda yapılan inkılaplar:
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
3 Mart 1924’te Saruhan Mebusu Vasıf Bey ve arkadaşları tarafından TBMM’ye verilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na dair verilen kanun teklifi yapılan görüşmeler sonunda kabul edildi. Buna göre;
- Ülkedeki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.
- Medreseler kapatıldı.
- Kanuna dayanarak İstanbul Darülfünununa bağlı İlahiyat Fakültesi ile ülkenin değişik bölgelerinde İmam Hatip okulları açıldı.
- Köklü değişiklikleri getiren bu kanun ile eğitim merkezileştirilerek devletin kontrol ve denetimine geçti.
- Farklı programlarla eğitim yaparak ikiliğe yol açan mektep-medrese ayrılığının önüne geçilmeye çalışıldı.
- Yine, Osmanlı dönemindeki zararlı faaliyetleri ile dikkatleri çeken azınlık ve yabancı okulları, denetim altına alındı. Yabancı okullarda dini propagandaya engel olmak amacıyla çeşitli kurallar uygulandı. MEB tarafından atanan Türk Müdür Yardımcısı bulundurma zorunluluğu, dini sembollerin kaldırılması gibi kurallar getirildi. Ayrıca Türk çocuklarının yabancı ilkokullara gitmeleri yasaklandı.
- Aynı gün kabul edilen Halifelik ile Şer’iye ve Evkaf Vekaletini kaldıran kanunlarla öğretim birliğini engelleyecek ve laikleşmeyi önleyecek faktörler ortadan kaldırıldı.
- Daha da önemlisi eğitim programları milli ve laik esaslar çerçevesinde yeniden düzenlendi.
- Aynı şekilde ders kitapları dönemin politikasına uygun olarak yeniden hazırlandı.
- Yeni çıkarılan ders kitaplarında eskiye ait bilgiler azaltıldı ve milli eğitim politikası çerçevesinde Cumhuriyet ideolojisini yerleştirecek milli şuur uyandırıcı konulara ağırlık verildi.
- Eğitim ve öğretimde sağlanan bu birlik ve laiklikten sonra 1930’lardan itibaren kültürün ve dilin millileşmesi yolunda çalışmalara önem verildi.
Harf İnkılabı ve Millet Mektepleri
Mustafa Kemal, 8 Ağustos 1928'de İstanbul Gülhane Parkı'nda halka hitap ederek harf devrimini duyurmuştur. Yeni harflerin öğretilmesi ve okuma yazmanın yaygınlaşması hedefiyle;
- Dolmabahçe Sarayı'nda başlayan dersler kısa sürede tüm ülkeye yayılmıştır.
- 1 Kasım 1928'de yeni harflerin resmi olarak kullanılması kanunla kabul edilmiş, 3 Kasım 1928'de yürürlüğe giren kanunla bütün resmi yazışmaların yeni Türk harfleriyle yapılması yasal zorunluluk haline getirilmiştir.
- 1928’de Latin Harflerinin kabulünden sonra hem yeni harfleri öğretmek hem de okur yazar oranını arttırmak gayesiyle Millet Mektepleri açılmıştır.
- Atatürk’ün başöğretmenliğinde yürütülen bu çalışmalarla harf inkılabını yaygınlaştırmak için 16-45 yaş arasındaki çok sayıda vatandaşın katıldığı kurslar düzenlendi. Bu kurslarda daha çok okuma yazma, hesap, sağlık ve yurt bilgisi derslerine ağırlık verilmiştir.
- Ayrıca açılan Halk Okuma Odaları ile okuma alışkanlığı kazandırılmaya çalışılmıştır.
İlk ve Ortaöğretimde Yapılan İnkılaplar
Cumhuriyet öncesinde, sıbyan okulları ve iptidaî mektepleri ile yürütülen ilköğretim, istenen amacı gerçekleştirmekte yetersizdi. 1920'lerde okuma yazma bilenlerin oranının yaklaşık %10 olduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle, Cumhuriyet döneminde yöneticilerin odaklandığı temel konu ilköğretim olmuştur. Bu bağlamda:
- İlköğretim yaygınlaştırılmış ve parasız, zorunlu hale getirilmiştir.
- İlkokuldaki eğitimin temel amacı, çocukları milli hayata hazırlamak olarak belirlenmiştir.
- Cumhuriyet döneminde, ortaöğretim, rüştiye, idadi ve sultani gibi farklı adlardaki okullardan iki devreye ayrılarak, üçer yıllık ortaokul ve lise olarak düzenlenmiştir.
- Ortaokullar ve liseler, öğrencilere yüksek okullara hazırlık yanında mesleki bilgilerin de verilmesi gereken kurumlar olarak ele alınmıştır.
- Yeni programlar, Cumhuriyet ideolojisinin yanı sıra bazı mesleki bilgilere de odaklanılmıştır. Mesleki ve teknik eğitime verilen önem, yabancı uzmanların davet edilmesi ve onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanılmasıyla desteklenmiştir.
- Türkçe, edebiyat gibi derslere ağırlık verilmiş ve liselerde ilk defa "Sosyoloji" dersi eklenmiştir.
- 1926’dan itibaren ortaöğretimde karma eğitime geçilerek kız ve erkeklerin aynı okuldan aynı programla bir arada okumaları sağlandı.
- Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eğitimde gösterilen çabalar sonucunda okur-yazar oranı %10'dan 1935'te %19'a, 1940'ta ise %22'ye çıkarılabilmiştir.
Yükseköğretimde Yapılan İnkılaplar
- Darülfünunda, beklentileri karşılamadığı ve inkılâplara ayak uyduramadığı düşüncesiyle reform yapılmasına karar verilmiştir. İsviçre'nin Cenevre Üniversitesi'nden pedagoji profesörü Albert Malche tarafından hazırlanan rapor, Darülfünunun bilimsel yetersizliğini vurgulayarak, araştırmaya ve yabancı dil derslerine ağırlık verilmesini önermiştir. Bu rapor ile birlikte Darülfünun Divanı, fakülte meclisleri ve fakülte reisleri tarafından hazırlanan raporlar, üniversite reformu sürecinde önemli bir rol oynamıştır. 31 Mayıs 1933'te Darülfünun kaldırılarak yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu.
- Darülfünunda görev yapan bazı öğretim üyeleri işten çıkartılırken, bir kısmı görevine devam etti ve yeni üniversitenin kadrosu oluşturuldu. Almanya'daki Nazi zulmünden kaçan Alman bilim adamları da Türkiye'ye davet edilerek üniversiteye katkıda bulunmuştur.
- İstanbul Üniversitesi, Edebiyat, Fen, Tıp, Hukuk, İktisat Fakülteleri gibi bölümlerle teşkilatlandırıldı. İslam Tetkikleri Enstitüsü, Türk İnkılabı Enstitüsü, Kimya Enstitüsü, Morfoloji Enstitüsü gibi araştırma kurumları da açıldı.
- Ankara'da Hukuk Fakültesi, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Devlet Konservatuarı gibi kurumlar açılarak yükseköğretimin genişlemesi sağlanmıştır.
Dil ve Tarih Alanında Yapılan İnkılaplar
1930'lardan sonra izlenen milli kültür politikası çerçevesinde, Türk dilinin ve tarihinin bilimsel metotlarla araştırılması için Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu.
15 Nisan 1931 tarihinde Türk Tarih Kurumu kuruldu. Bu kuruluş, Türk tarihine dair geniş kapsamlı bir araştırma ve inceleme yaparak ümmetçi tarih anlayışına son vermiştir. Türk Tarih Kurumu'nun başlıca hedefleri arasında;
- Genel Türk tarihini araştırmak
- Türk kültürünün dünya medeniyetine katkılarını belirlemek
- Türkiye'nin en eski halkını incelemek bulunmaktadır.
Aynı şekilde, Türk Dil Kurumu'nun kurulmasıyla;
- Türk dilinin Selçuklu ve Osmanlı Devletleri dönemlerinde ihmal edilen öz güzellik ve zenginliklerini ortaya çıkarmak
- Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak
- Türkçe kökenli sözcükleri araştırmak ve bulmak
- Türkçenin bilim dili haline gelmesini sağlamak
- Yazı dili ile konuşma dilinin birbirine yaklaştırmak amaçlanmıştır.
Bu kurumlar, Türk tarihini ve dilini koruma, geliştirme ve kültürel değerlerini ortaya çıkarma amacıyla önemli bir rol oynamış, Atatürk'ün çağdaşlaşma ve millileşme politikalarının bir parçası olarak Türkiye'nin kültürel mirasını güçlendirmiştir.