Karne... Sadece Bir Kağıt Parçası
Ve beklenen gün geldi çattı. Kimi çocuğun korkulu rüyası, kimi velinin gurur kaynağı, kimi çocuğun çok istediği karne hediyesine kavuşma, kimi velinin ise oturup düşünme vesilesi. Çok anlamlar yüklediğimiz karnelere kavuştuk. Bizim karneye yüklediğimiz anlam kadar da çocuklarımıza mı yüklendik acaba?
Herkes Çocuğu Başarılı Olsun İstiyor
Hepimiz çocuklarımızın başarılı olmasını istiyoruz bu bir gerçek. Bu çok da makul bir istek elbette. Çocuklarımızın başarılı olmasını isteme nedenimiz de gelecekte iyi bir meslek sahibi olup rahat bir yaşam sürdürmeleri. Bu “iyi” meslekten kastımız kazancı yüksek, toplum içinde oldukça saygın bir statüsü olan garantili bir meslek. Bir de çocuğumuz bu meslekte mutlu olursa harika olur. Anne-baba olarak bunu istememizin ne sakıncası olabilir? Anne-baba olarak onlar için iyi bir gelecek istemek ve bu yolda çalışmak birincil görevlerimizden.
Gidiş Yolu Yanlış mı?
Fakat bazen bu görev uğruna atlayabildiğimiz noktalar oluyor. Bu şuna benzer matematik öğretmenlerinin klasik ve meşhur bir yorumu vardır; ”Sonuç doğru fakat gidiş yolu hatalı.” Acaba güzel bir gelecek yolunda ilerlerken bazen hatalar yapabiliyor muyuz? Çocuğumuzdan bizim yetişkin mantığımızla kurduğumuz neden-sonuç ilişkisini anlamlandırmasını bekliyor olabilir miyiz?
Bir Kağıda Fazla Anlam Mı Yüklüyoruz?
Şimdi bana getirdiğin bu kağıda ben çok anlamlar yükledim evladım. Bu bir kağıt değil aslında bu elimizde tuttuğumuz senin geleceğin. O nedenle bu kağıtta gördüğüm ve aslında görmek istemediğim bazı değerlendirme sonuçlarıyla karşılaşırsam benim için büyük hayal kırıklığı olabilir. Bu hayal kırıklığını sana sakin bir şekilde anlatmam mümkün olmayabilir. Belki sana karşı kırıcı da olabilirim. Bu kağıt parçasını getirdikten sonra evde sana karşı tutumlarımız senin kendini yetersiz belki de değersiz hissetmene de neden olabilir. Belki kendime olan kızgınlığımı da senden çıkarabilirim. Aynı şartlar altında aynı çocuklarla aynı öğretim ortamında diğerlerinin kağıtları istenilen güzellikteyken senin bana getirdiğin kağıdı hiç içime sindiremiyorum. İş yerinde herkes kendi çocuğunun kağıdını konuşurken içime bir sıkıntı giriyor, kalbim hızla atmaya başlıyor. Çünkü bana da soracaklar senin kağıdını. Ne cevap vereceğimi bilemiyorum. “o kadar da para veriyorsunuz o okula” diyecekler, “amma da aramıştınız o öğretmeni” diyecekler. Sanırım utanıyorum evladım. Kendimi başarısız hissediyorum. Her istediğini yaptım tek isteğim güzel bir kağıt getirmendi ama sen beni cezalandırdın. Ben de hem seni hem kendimi cezalandırıp sanırım tatili zehir edeceğim ikimize de… Tatilde hiçbir istediğini yapmayacağım. Karne hediyesi olarak gitmek istediğin yerler vardı ya unut onları. Oynarken, keyif aldığın zamanlarda o kağıttan bahsedip moralini bozacağım. Aslında kendi keyfimi kaçıracağım, seni de kendimi de üzeceğim.
Eksikleri Beraber Tamamlayalım
Gel ne yapalım biliyor musun evladım? Şu kağıda tekrar bakalım. Herkes gibi janjanlı olmayıversin senin kağıdın. Sonuçta bir kağıt. Senin başarın senin çaban olsun. Benim desteğim olsun. Biz ikimiz o kağıdı güzelleştiririz sıkma canını. Önce tatilde güzelce dinlen. Gezelim bir güzel seninle. Eksiklere bakalım, beraberce onları tamamlamaya çalışalım. Bunaldık mı çıkalım gidelim sinemaya. Ne yapabiliriz konuşalım. Bu kağıt senin başarısızlığın olmasın. Ne yapabileceğimize dair bir kılavuz olsun. Bize rehberlik etsin, senin ihtiyaçlarını belirlesin. En önemlisi de her zaman sana destek olacağımı göstersin. Bu bir karne ya da bir kağıt ne fark eder? Sen benim değerlimsin.