Erken Dönem Yaşantıları ve Çocuklar İçin Yapılan Seçimler
0-6 yaş dönemi insan yaşamının en kritik dönemlerini içeriyor. Bu dönemde adeta tüm yaşamın senaryosu yazılıyor. Çocuklar doğumdan ilkokul çağına gelinceye kadar binlerce saat kayıt yapıyor. Bu kayıtlar genellikle anne ve baba kayıtlarından oluşuyor.
Çocuk anneyle ve babayla ilişkisinin, deneyim ve yaşantılarının kayıtlarını tutuyor; hem de bu veriler herhangi bir filtreleme yapmadan olduğu gibi kayda geçiyor. Söz konusu kayıtlar adeta çocuk için bundan sonraki yaşlar için de geçerli olacak veri tabanını oluşturuyor. Erken dönem yaşantıları ile ilgili kayıtlar adeta çocuğun veri tabanını ve işletim sistemini oluşturuyor. Altı yaşından sonra ise kayıtlar hemen hemen tamamlanmış, çocuk kendisi ve dünya hakkındaki kararlarını vermiş oluyor. İlerleyen dönemlerde olumsuz erken kayıtlarının negatif etkilerini değiştirilmesi adına o bireye kayıtlarını geçersiz hale getirecek yeni deneyimler kazanması gerekmekte ya da terapi ile bu kayıtlara yama programlar yapılması gerekmektedir. Çocuğun kendi kendine tecrübe ettiği deneyimler de değişime maruz kalabilir. Örneğin; ¨Ben yetenekli değilim, futbol oynamayı beceremem." gibi bir kayıt, topla tanışarak deneyimlediğinde güncellenmiş olur.
1- Eşlerimizi seçerken aynı zamanda çocuğumuz için de seçim yapmış oluruz.
Eş seçiminde aynı zamanda doğacak çocuğumuzun, fiziksel özelliklerini, karakterini, zekasını seçmiş oluyoruz. Kısacası çocuklar, eş seçimlerimizin sonucuna bağlı kalıyor.
2- Çocuklarımızın isimlerini biz seçiyoruz.
Çocuklara isim verirken aynı zamanda onlara bir anlam yüklemiş oluyoruz. Örneğin anne babalarımızın ismini veriyoruz, hayranı olduğumuz bir kişini ismini verebiliyoruz ya da korkularımıza iyi gelmesi adına cesur, güçlü olması için demir isimlerini verebiliyoruz. Çocuklar, bu sözcükleri hayatları boyunda taşıyor ve anlamlarını hissediyorlar. Yani bir anlamda verdiğimiz isimler çocuktan beklentilerimizi, kendisini konumlandırmamız konusunda ipucu veriyor.
3- Anne - babalık tarzlarımızı biz seçiyoruz.
Herkes çocuklarını kendisine has anne - babalık tarzı ile yetiştiriyor. Çocuklar aşırı koruyucu, cezalandırıcı, eleştirel, başarı odaklı, mükemmeliyetçi, demokratik, ilgisiz, tutarlı, tutarsız vb. tarzlarından birine maruz kalıyor. Örneğin eleştirel ve cezalandırıcı bir tarzda yetişen çocuklar kaygılı, depresif ve benlik saygısı düşük kişilik örüntüsüne sahip olurken aşırı koruyucu tutumla yetiştirilen çocuklar, sakınmacı, güvensiz, edilgen bir kişilik örüntüsü geliştirmektedirler.
4- Çocukların eğitim alacakları okulları yine bizler seçiyoruz.
Çocukları seçtiğimiz okulun eğitim yöntemlerine, felsefesine, inanç sistemine, değerlerine ve vizyonuna emanet etmekteyiz. Kimi uzmanlara göre okula başlamak sosyal bir doğum olarak nitelendirilmektedir. Çünkü çocuk sosyal olarak okulda bir kez daha dünyaya gelmektedir. İlkokula kadar benlik algısını oluşturan çocuğun akademik benlik algısı okulda oluşmaktadır. Merak, ilgiler, beceriler çalışma alışkanlıkları vb. yine okul tarafından oluşturuluyor. Bu sebeple okul seçimi sandığımızdan daha farklı boyutta anlamlar içermektedir.
Özetle çocuklar, seçimlerimizin bir neticesidir; beğensek de beğenmesek de bizim seçimlerimizdir.
Bu bilgiler ışığında Yönder Okulları Kurucusu Uzman Klinik Psikolog Süleyman Hecebil psikolojik yardım ihtiyacı olan çocukların yanı sıra anne babalarına da yardımcı olmayı hedeflemektedir. Eğer mümkünse dört yaşına gelmeden direkt çocukla çalışmaktan ziyade, anne baba ile çalışmayı tercih ettiğini dile getirmektedir. Zira yaş küçüldükçe anne ve babaya yönelik sağlanan psikolojik yardım hizmetinin önemi o derece artmaktadır.
Bu yazı Yönder Okulları kurucusu Uzman Klinik Psikolog Süleyman Hecebil tarafından yazılmıştır.