Çocuğum Yuvaya Başlıyor !!
Çocukların hayatının ilk yedi yılı beynin yapılandığı yıllardır ve öğrenmenin en hızlı olduğu dönem olduğu için çocuğunuzun iyi bir yuvaya başlaması çok önemlidir. Yuvada sözcük dağarcığı ve sosyal becerileri hızla gelişecektir. Özellikle sözcük dağarcığı zenginleşen çocuklar ileride tüm akademik yaşamlarında önde olacaklardır.
Peki yuvaya başlarken dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
Birçok anne baba için çocuklarının ilk okul günleri büyük bir heyecanla beklenir. Neler olacak, çocuk kendini nasıl hissedecek, uyum sağlayabilecek mi ve anne-baba olarak hangi duygular içerisinde olunacak? Bütün bu düşünce ve beraberinde getirdiği kaygılar oldukça doğaldır. Bir değişim, bir yenilik söz konusudur.
Bu noktada ilk adımı oluşturacak unsur; çocuğu yuvaya hazırlamaktır. Bu hazırlama döneminde; çocuğa yuvayı tanıtmak amacıyla yeni arkadaşlarla karşılaşacağını, kendi yaşıtlarıyla ve oyuncaklarla oynayabileceğini, yuvanın farklı aktiviteler sunduğunu, bir oyun alanı içerisinde öğretmen eşliğinde olacağı kısa ve öz bir şekilde anlatılmalıdır. Ayrıca bu açıklama yapılırken “Seni orada unutmam!”, “Merak etme ben yanında olacağım” gibi kafa karıştırıcı cümleler kullanılmamalıdır. Onun yerine çocukların dikkatini çekebilecek ve motive edecek kavramlar (örn. arkadaşlar, sevebileceği oyun ve oyuncaklar gibi) (Yuvada ne kadar hızlı ve güzel arabalar vardı hatırlıyor musun?) kullanılmalıdır. Aynı şekilde okula nasıl gideceğini, onu yuvadan kimin ve ne zaman alacağını da anlatılmalıdır. Eğer ebeveynlerden biri alacaksa, özellikle ilk günlerde asla yuva çıkış saatine geç kalınmamalıdır.
Bir çocuğun yuvaya başlaması, anne ve babanın hayatında da önemli bir değişikliktir. Gündelik bir farklılık yaratacak olan bu durumun ebeveynler arasında da konuşulması oldukça önemlidir. Eğer her iki ebeveyn de çalışıyorsa, kalkış saatlerinde bir değişiklik yapılması gerekebilir. Ortak bir paylaşıma olanak tanıyabilecek ve dolayısı ile ruhsal olarak herkesin güne ruhsal olarak hazırlanabilmesini mümkün kılacak bir kahvaltı etrafında toplanılması olumlu bir geçiş yaratacaktır. İlk günler bazı çocuklar yuvanın kapısında anne veya babadan ayrılmakta zorlanırlar ve bu durum oldukça doğaldır. Çocuğun yeni girdiği ortamda bağlandığı kimse olmaması kendisine huzursuzluk yaratabilir. Bu noktada aile-öğretmen-çocuk üçgeni işbirliği çok önemlidir. Biz kurum olarak bu noktada ebeveynin ilk birkaç gün yuvada beklemesini ve çocuk huzursuzluk hissettiğinde yanına gidip yakında bir yerde onu beklediğini, endişelendiği durumlarda yanına gelebileceğini söylemesini önermekteyiz. Bu şekilde çocuğun okula geçiş süreci daha yumuşak ve sağlıklı olacaktır. Bir diğer çok önemli unsur ise ebeveyn veda etmeden ASLA okuldan ayrılmamalıdır. Bu durum çocukta terk edilmiş hissi yaratabilir ve kaygı problemleri ortaya çıkabilir.
Yuva dönüşünde çocukla olanları, yaşadıklarını konuşmak, tekrar tekrar anlatmasına olanak tanımak oldukça önemlidir. Çocuk, endişesini anlattığı durumlarda ebeveynlerin mümkün olduğunca kaygılanmadan dinlemeleri gerekir. Aksi takdirde, çocuk, ebeveynin endişesi karşısında daha fazla iç huzursuzluk yaşayabilir ve hislerini anlatmakta zorlanmaya başlayabilir. Eğer çocuk ağladığını anlatıyorsa, anne- baba onu dinleyip neler hissettiğini ve yaşadığını sorarak ona rahatlatıcı açıklamalarda bulunabilirler. Yuvaya bırakılan çocuk muhtemelen 3 duygu ile baş etmek zorunda kalır;
- Üzüntü: En açık görülen duygu
- Korku: Yabancı bir yerde bulunduğu için
- Öfke: Anneye, onu bıraktığı için
Bunlara ek olarak başta yuvaya alışmış bir çocuk sonradan okula gitmek istemeyebilir ya da araya tatil girdiğinde yuvaya tekrardan adapte olmakta zorlanabilir. Bunların hepsi normal ve sıkça görülen durumlardır. Ayrılmalar zor olabilir ama bir şeyin gitmesine izin vermek olgunlaşmanın bir parçasıdır.
Böyle bir durumda çocuğunuza karşı net bir tavır sergilemeli, okula gideceğini vurgulamalısınız ve bu tavrınızda tutarlı olmalısınız.
Beşiktaş'ta bulunan Özel Etiler Kids Academy Anaokulu yukarıda anlatılanları içeren Berlin Modelini benimsemiştir. Almanya’da bilimsel çalışmalar sonucunda oluşturulmuş Berlin Modeli (Laewen, Andres & Hedevari, 2003) çocukların güvenli ve mutlu bir biçimde kreş hayatına başlamalarının yolunu gösteriyor. Bu model temelini psikolojideki bağlanma teorisinden (Attachment Theory, John Bowlby, 1969) alır ve çocuğun kayıp duygusu ya da terk edilmişlik hissi yaşamadan anaokulu/ kreş gibi yeni bir ortama güvenle bağlanmasının yöntemini gösterir.
Tüm bu süreçte, çocuğunuza karşı daima sabırlı ve sevgi dolu olur, onun yanında olduğunuzu hissettirirseniz hem siz, hem de çocuğunuz kısa sürede yeni düzene alışabilirsiniz.
Özel Etiler Koleji Anaokulu Klinik Psikoloğu Cemre EKER